4 Aralık 2007 Salı

Das Osmanisches Reich 2/2 - Ein unfertiges Mosaik

Das Osmanisches Reich 1/2 - Wie ein Reich entsteht

Osmanische Bogenschützen -SIPAHI

Die Janischaren. Türkische Elitesoldaten der Osmanen Teil-3

Die Janischaren. Türkische Elitesoldaten der Osmanen Teil-2

Die Janischaren. Türkische Elitesoldaten der Osmanen Teil-1

Die Türken vor Wien Teil-4

Die Türken vor Wien Teil-3

Die Türken vor Wien Teil-2

Die Türken vor Wien Teil-1

Die Belagerung Wiens durch die Türken

In Europa toben Klassen- und Glaubenskämpfe. Katholiken und Lutheraner, Bauern und Grundherren bekriegen sich. Dabei wird die größte Gefahr ignoriert. 1526 haben türkische Truppen ein Heer der Ungarn vernichtet und das Land besetzt. Drei Jahre später setzt Sultan Soliman II. zum entscheidenden Vorstoß an. Wien, letztes Bollwerk der Christenheit im Osten, soll von einer gigantischen Armee erobert werden. Die Stadt scheint verloren.

Fast fünf Monate sind vergangen, seit das 150.000 Mann starke Türkenheer von Edirne Richtung Belgrad und Wien aufgebrochen ist. Anfang September 1529 rückt die Vorhut ins Wiener Becken ein: 20.000 leichte Reiter. Offiziell heißen sie „Akindschis“ (Freiwillige), doch die Soldaten nennen sie nur „Delis“ (die Verrückten).
"Dieses schöne Land ward von den Reitern zerwühlt"
Diese Delis leisten grausame Arbeit. Innerhalb weniger Tage werden mehr als 5000 Zivilisten ermordet oder gefangen. Ein Chronist (wohlgemerkt ein Türke!) berichtet: „Dieses schöne Land ward von den Reitern zerwühlt und mit Rauch gefüllt. Aschenhügel waren die Reste der Häuser und Paläste. In den Zelten und auf den Lagermärkten wurden schöne Gesichter verkauft, und der Beute war kein Ende. Die Familien der Ungläubigen waren verbrannt und verheert ihr ganzes Land.“ Es handelte sich also keineswegs um die Exzesse einzelner Truppenteile, sondern bildete ein Kalkül der türkischen Strategie, durch Mord und Terror gegen die Zivilbevölkerung den militärischen Widerstand des Gegners zu lähmen. Doch die Wiener lassen sich nicht lähmen. Stadtkommandant ist der 70-jährige Graf Niklas Salm, ein erfahrener Mann, der schon mit dem berühmten Landsknechtsführer Georg von Frundsberg in Italien gegen die Franzosen gekämpft hat. Er verfügt nur über 17.000 Mann: Milizen sowie Söldner unter dem Kommando des Pfalzgrafen Philipp. Die Stadtmauern sind kaum zwei Meter dick und in kläglichem Zustand. Als am 25. September das Gros des Türkenheeres mit Ibrahim Pascha an der Spitze vor den Toren Wiens eintrifft und einen Tag später Sultan Soliman II. seine prächtige Zeltburg im heutigen Kaiserebersdorf bezieht, schient die Niederlage nur eine Frage der Zeit.
Mit Feuerwaffen, Krummsäbel, Pfeil und Bogen
Doch die Osmanen besitzen zwei wichtige Nachteile. Auf den grundlos verschlammten Wegen in Ungarn war ihre schwere Artillerie steckengeblieben. Die noch verfügbaren 300 Kanonen sind von kleinem Kaliber. Und das Fußvolk ist schlecht bewaffnet. Handfeuerwaffen trägt nur die Elitetruppe, 20.000 Janitscharen, der Rest kämpft mit Krummsäbel, Pfeil und Bogen. Die Janitscharen (yeni ceri = neue Truppe) stammen meist aus dem Balkan, sind ihren Eltern als Kind geraubt und zur Umerziehung ins Osmanische Reich verschleppt worden. Dort werden sie islamisiert, dem Zölibat unterworfen und mittels strenger Disziplin ausgebildet. Man bringt ihnen bei, dass das Janitscharen-Korps ihre Familie und der Sultan ihr Vater ist. Im Gegensatz zu den gebürtigen Moslems dürfen sie keinen Vollbart tragen, sondern müssen sich mit einem Schnauzbart begnügen.
Artillerie gegen die Stadtmauern
Solche Janitscharen sind es, die am 29. September den ersten Sturm eröffnen. Im Süden, am Kärntner Tor, stehen 3000 österreichische Landsknechte unter Eck von Reischach. Sie halten den Türken eisern stand, bis Abel von Holleneck mit seinem Steirischen Haufen zu Hilfe eilt und den Feind blutig zurückschlägt. Um zu beweisen, wie wenig er sich beeindrucken lässt, wagt Graf Salm am 2. Oktober einen überraschenden Ausfall und wiederholt ihn mit 8000 Mann am 7. Oktober. Doch langsam zeigt die türkische Artillerie Wirkung. Zu ihrer Unterstützung werden Minenstollen gegraben. Etliche davon entschärft ein Trupp Tiroler Bergknappen, aber das gelingt nicht immer. Vom 10. bis 14. Oktober explodieren viermal Sprengminen unter der Stadtmauer und die Janitscharen dringen ein. Am Burgtor werden sie in letzter Minute durch Leonhard von Vels mit seinem „Alten Haufen“ in die Flucht geschlagen. Dem Grafen Salm wird dabei der Fuß zerschmettert; sieben Monate später stirbt er an dieser Wunde.
Türken hinterlassen eine Spur von Tod und Verwüstung
Die Belagerung dauert nun schon drei Wochen und ein Ende ist nicht in Sicht, denn die Türken sind gut versorgt. 22.000 Lastkamele und eine 600 Schiffe zählende Flotte auf der Donau schaffen Proviant und Munition heran. Aber als am 14. Oktober ein weiterer Sturm auf die Stadtmauer scheitert, wird der Sultan nachdenklich. Offenbar ist Wien ein zu zäher Brocken für seine Truppen.

Am 16./17. Oktober ziehen sich die Türken Richtung Istanbul zurück und hinterlassen eine Spur von Tod und Verwüstung. Ein Chronist (diesmal ein Deutscher) schreibt: „So hat der Türk alles deutsche Volk, so bei ihm gefangen gewesen, tyrannisch und erbärmlich erwürgen lassen vor der Stadt. Es war ein solches jämmerliches Geschrei unter dem Volk, als sie es in Wien nie gehört haben.“ 154 Jahre dauert es, bis 1683 wieder ein türkisches Belagerungsheer vor Wien erscheint, diesmal noch zahlreicher und noch bedrohlicher...

Resimler icin bak:
http://www.welt.de/wissenschaft/history/article927218/Die_Belagerung_Wiens_durch_die_Tuerken.html
İkinci Viyana Kuşatması 1683

Prof Dr. Mehmet Maksud


Macarların çoğu Katolik olup, sâdece orta Macaristan'dakiler Ortodoks idiler. Bu bölgeye hâkim olan Avusturyalılar, bu sayıları az olan Macarları Katolik yapmak, kendi dinlerine497 çevirmek istediler. Bunlar kabul etmeyince, beyleri ve bâzı ileri gelenleri, 1670 yılında Avusturya yetkilileri tarafından öldürüldüler. Orta Macar Beyinin oğlu Tököli İmre 1673 yılında ayaklandı, sonra Osmanlı Cihan Devleti'ne sığındı. Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Budin Beylerbeyi Uzun İbrâhîm Paşa'yı, Serdar (başkomutan) atayarak, İmre Tököli'yi Orta Macaristan'ın başına geçirmekle görevlendirdi. Osmanlı Cihân Devleti, o çağda, askerî gücünün doruğundaydı. Sadrâzam, Avusturya-Macaristan İmparatoru dışında, diğer bütün Avrupa hükümdarları ile aynı statüde idi. İbrahim Paşa, Orta Macaristan'ın başkenti Kaşav'ı alarak, 1682 de Tököli İmre'yi başa geçirdi.

Bu durum İmparator Leopold'u telâşa düşürdü, barışı yenilemek için elçi gönderdi. Fakat Kara Mustafa Paşa, şöhret harisi olduğundan Avusturya'ya karşı açacağı seferle, sadâretini Fâzıl Ahmed Paşa'dan üstün zaferle süslemek istiyordu.498

Pâdişâhı, Avusturya ile harbe teşvik ve râzı eden Kara Mustafa Paşa'ya Pâdişâh, Sancak-ı Şerifi vererek onu Yanıkkale (Raab) yi zaptetmek için Serdar tâyin etmişti.499 Merzifonî Kara Mustafa Paşa şan ve şöhrete düşkün, haris ve inatçı idi. Kendisinin mizacına vâkıf olan Reîsü'l-Küttûb Mustafa Efendi onun hırsını tahrîk etmek suretiyle vezîr-i âzamı maceraya sevkediyordu.500 Batı kaynaklarını değerlendirdiği anlaşılan S. Shaw, Kara Mustafa Paşa'nın, bir yandan da Avusturya ile Batı'da savaşmakta olan Fransa'nın ajanları tarafından, artık Viyana'nın alınması zamanının geldiğine ikna edildiğini belirtiyor.501

27 Haziranda (1683) Sadrâzam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, İstoni-Belgrad'da Dîvân-ı Harbi topladı. Viyana'yı alıp orada Almanya'ya sulh şartlarını dikte edeceğini, yoksa Yanıkkale'nin alınmasının Almanya'ya has eğdirmeyeceğini ve Macar işlerinden el çektirmeyeceğini bildirildi. Vezirler şaşırdılar. Vezir Dâmâd İbrahim Paşa, Pâdişâh irâdesinin bu yıl Yanık ve Komaran'ın alınması ve akıncılarla Orta Avrupa'ya gözdağı verilmesi olduğunu, belki gelecek yıl Viyana'ya gidilebileceğini söyledi.502 İmre Tököli de aynı görüşteydi.503 Fakat, Kara Mustafa Paşa, Viyana üzerine yürüyüp 14 Temmuz 1683 de kuşattı.

Bunu öğrenen Pâdişâh "Kasdımız Yanık ve Komaran kaleleri idi; Beç(Viyana) kalesi dilde yoktu; paşa ne acîb saygısızlık edib bu sevdaya düşmüş. Hoş imdi Hak Teâlâ asan (kolay) getüre; lâkin mukaddem (önceden) bildireydi riza vermezdim" demişti.504 Osmanlı ordusu, yolda, 40 000 Alman'ı esir etmişti. Kırım atlıları, geniş bir alana akınlar yaparak etrafı sindirdiler. Avusturya İmparatoru, Viyana'yı bırakarak Prag'a gitmiş, Avrupa devletlerinden yardım istiyor, asker toplamağa çalışıyordu.505

Kara Mustafa Paşa. Viyana'ya bu, o zamana kadar görülmemiş büyüklükteki ordu ile hücûm etseydi, şehri alabilirdi, fakat şehrin teslîm olmasını bekledi.506 Kuşatmanın uzaması yanlış bir hareketti ve tehlikeliydi, lojistik imkân da düşünülmemişti: "Bir kale kuşatması eğer kırk günü geçerse, dışarıdan yardım gelmesi ihtimâli çok kuvvetlidir. Kuşatma süresi elli günü geçmişti ve askerler, atlarına ot bulabilmek için 15-20 saatlik mesafeye gitmek zorunda kalıyorlardı. Sadrâzam, su ve ot sağlanması işini düşünmeliydi."507 Kuşatma başladıktan sonra gelip orduya katılan, Osmanlı Devletine bağlı Erdel Kralı Apafi Mihal de. Kara Mustafa Paşa'nın, "korkmadan kanaatini söyle" demesi üzerine: "Sofraya pilâv konsa evvelâ ortasından mı başlanır, yoksa kenarından mı?" diye sordu; vezîr-i âzam "zahir kenarından" diye cevap verince hulâsa olarak şunları söyledi:

"Askerinize, mühimmat ve cephanenize söz yok; cümle Hristiyan devletleri bir yere gelse hu cemiyete mâlik olamaz ve mukabelenize (karşınıza) kimse gelemez; lâkin Beç sarp kaledir; gelindiği gibi eğlendiritmeyip yürüyüş ve vire ile alınması mümkün olaydı güzel iş idi ve illâ teenniye göre fethi gittikçe güçleşir ve bu kadar insan ve hayvana (yiyecek ve ihtiyaç bakımından) dağlar dayanmaz; ganimet elde edenler kaçarlar; hem kaht u galaya (kıtlık ve pahalılığa) uğrar, hem de buralarda erken gelen kıştan çok sıkıntı çekersiniz; haber aldığımıza göre imparator Hristiyan devletlerden yardım istemiştir; benim fikrim bu idi ki Yanıkkale'sinin zaptına himmet edip kışı orada geçirip düşman topraklarını vurmuş olsa idiniz İmparatoru amana düşürürdünüz, madem ki Yanıkkale'sini almadınız, Tuna'nın etrafını vurup sonra Uyvar üzerinden Budin'e gidip kışı orada geçiriniz".508
Polonya Kralı Jan Sobieski kalabalık bir müttefik ordusunun başında Viyana'ya yardıma geldi. Kara Mustafa Paşa, 12 Eylülde, iki aylık kuşatmayı kısmen kaldırıp savaşa tutuşmak zorunda kaldı. Osmanlı ordusu ağır bir yenilgiye uğradı, birçok kayıp verdi. Viyana önünde, bütün ağırlıklarını, savaş malzemelerini bırakarak çekildi.509 Savaşta ilk bozulan sağ kanadın başında bulunan İbrahim Paşa'yı îdam ettiren Kara Mustafa Paşa'nın kendisi de Belgrad'da îdâm edildi.5l0 İbrâhîm Paşa öldürüleceği sırada: "Bu adam beni haksız yere öldürüyor, zayiatı telâfi edecek yine odur; Pâdişâhımıza söyleyin, öldürmesin" demişti.III. Mustafa Paşa, Kırım Hânı'nı da azletmişti.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, çok kabiliyetli, fakat sân ve şöhret düşkünü idi. Siyasî bir yöneticiden çok, sert bir asker görüntüsü vermektedir. Onu bu yanlış yola sevkeden Reîsü'l Küttâb Mustafa da, Edirne'de asıldı.512
Viyana bozgununun sebepleri şöyle sıralanabilir:

1-Sefer, Viyana'ya karşı düşünülmemişti, bunun için, ağır kuşatma toplan götürülmemişti.

2-Kara Mustafa Pasa. Reîsü'l Küttâbın pohpohlamasına aldanıp bu işe yalnız başına karar vermişti. (Fransa'nın da teşvikinden söz ediliyor). Pâdişâh, Kırım Hânı, Tököli İmre. Apafi Mihal. Uzun İbrahim Paşa, bu işin yanlışlığının farkındaydılar. Pâdişâh, 'önceden haberim olsaydı râzı olmazdım' demiş, sonra yine de isin kolay olmasını dilemişti. Kara Mustafa Pasa, görüşüne karşı çıkanları şiddetle tekdîr etmiş, savaşta canla başla çalışmalarını önlemişti.

3-Bu kadar kalabalık orduyla gidildikten sonra, bekleyip vakit geçirmek yanlıştı. Viyana'nın hücum ile alınması çok kuvvetle muhtemeldi, "Viyana surlarında ikişer metre eninde 6 gedik ve bu gedikleri genişletmek için diplerine lâğımlar yerleştirilmiş ve ateşlenmek üzere gördükleri manzara, Müttefik hükümdarları dehşete düşürdü."513 Viyana hücumla alınsa, askerlerin yağma hakkı vardı; teslim olursa, her şey hazîneye ait olacaktı.

4-Mustafa Paşa. çevresindekileri kırmıştı: İbrahim Paşa'yı bunaklıkla, Apafı Mihal'i korkaklıkla suçlamış, Kırım Hânı Murâd Gıray'ı kokmuş at eti yemekle aşağılamış, onu, Tuna üzerindeki köprüyü tutmağa gönderdikten sonra, köprüyü savunmak için birkaç kez istediği hâlde, Kırım Hânı'na top göndermemişti.514 Kırımlılar hafîf süvari idiler, karşıdan gelenler ağır donanımlı, zırhlı birliklerdi. Üstelik, akınlar yapıp çok ganimet almış olan Kırım atlıları, bir an önce geri dönmek istiyorlardı. Bu durumdaki askerin ne kadar istekle savaşacağı düşünülmemişti. "Murad Giray, maiyyetini Selim Giray gibi zapt ve rabttan âcizdi; kuvvetleri üzerinde otoritesi olmadığı görülüyordu."515

5-Etrafa akınlar yapıldığı için pek çok ganîmet ele geçirilmişti, orduya katılmış olan esnaf, malları yükleyip gündüz yola çıkarak ordudan ayrılıp gidiyordu. Bu hareket de askerler üzerinde olumsuz etki yapmıştı.

6-Asıl önemlisi de, 1683 yılında, balık baştan kokmada hayli mesafe almıştı. Kara Mustafa Paşa'nın, İstanbul'da, saraydaki iki rakibi, bozgun haberini öğrenince, sevinçlerinden mendil çıkarıp oynamışlardı.

7- Yine, çürümüşlüğün çarpıcı tabloları vardı: Kuşatma sırasında Osmanlı askerleri, kutlu üç aylarda bile, İslâm'a uymayan davranışlarda bulunmuşlardı.516

Cihâd prensibi üzerine kurulmuş olan ordu, kuruluş temelini unutmuş, 14. yüzyıldaki Avrupa ordularının durumuna düşmüştü.


--------------------------------------------------------------------------------

497 Biz, Katolikliğe, Ortodoksluğa mezhep diyorsak da. kendileri, bu inançları 'dîn' olarak kabul ederler.

498 Uzunçarşılı, 111, 1. 436-437.
499 age., 111,1, 440.
500 AGE., 111,1,441.
501 S. Shaw, op.. cit., l, 214.
502 Yılmaz Öztuna, age., l, 380. 503 Râşid, age. l, 402.
504 Silahdâr. II. 39; Uzunçarşılı. III.I. 445; Yılmaz Öztuna. I. 380. 505 Netâyic. II. 82-83.
506 Silâhdâr. II, 93.
507 Defterdar Sarı Mehmed Paşa. Ziibde-yi Vakayi'ât. İstanbul 1977. s. 223.

508 Uzunçarşılı, age., III. kısım l, s. 447.
509 age, III.I. s. 453
510 Silâhdar, II. 121; Netayic , II. 84.
511 Uzunçarşılı. III, 1.459.
512 Uzunçarşılı III.l, s. 4.58, dipnotu.

513 Yılmaz, Öztuna, age.. I, 384.
514 Burada, belirtilmesi gereken birkaç nokta var:
a) Murad Giray, "istersem köprüyü geçmelerini önleyebilirdim" diyor ama, O ÇAĞDA İÇTEN ÇÜRÜME BAŞLAMIŞTI, sözünü geçirebileceği çok şüpheliydi, büyük bir ihtimâlle, yüksekten atıyor, yapamayacağı bir şeyi söylüyordu. Ayrıca, akında pek çok ganimet elde etmiş atlıları orada tutmak imkânsız denecek kadar zordu.
b) Hân, Cingiz'in 18 inci batından torunuydu, o zâmânın anlayışına göre, asildi, kendisine karşı iyi davranılmasını bekliyordu. Oysa. Kara Mustafa Paşa, Hân'ın, kuşatma konusunda kendi görüşüne uymadığını görünce, onu, her vesîle ile aşağılamağa başlamış, gücendirmişti.

c) Hân'ın, sonunun nerelere varacağını kestiremediği bu hareket Kırım halkını bağlamaz : Türk Hükümeti, Cezayir bağımsızlığından az önce, Nato'da birlikteyiz diye, Cezâyir konusunda B.M. ile Fransa yanında oy kullanırken, Fransa'nın, propaganda için gönderdiği filmde, esir edilmiş bir Cezayirli Reis'in bir Ankara sinemasında beyaz perdede görünmesiyle, o salondaki herkes Reis'i alkışlamıştı, esir eden Nato Müttefikimiz Fransa'yı değil! Aynı şekilde, Türk Hükümeti İsrail ile anlaşma yaparken, bu anlaşmaların, Türk milletinin istek ve duygusunu ne kadar yansıttığı çok söz götürür bir olaydır. Demek ki, baştakinin yanlışı, halkın, milletin sorumluluğu değildir. Kaldı ki, 1683 yılında, demokrasi olduğu da ileri sürülmüyordu.
Son olarak, Kırım'da, Kazan, Astrahan ve Sibir Hanlıklarında, Hân'ların, asilzadelerin Cingiz soyundan ve Moğol kavminden, yönetilen halkın ise Türk soyundan olduğunu hatırlatalım.

515 Uzunçarşılı,III. l, s. 451, dipnotu 2.
516 Silâhdâr. age.. II,91.


--------------------------------------------------------------------------------

Osmanlı Tarihi Sf. 214
2. VIYANA KUSATMASI

Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın vefatı üzerine, 5 Kasım 1676 tarihinde Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadrazamlığa getirildi. Rusya seferinin, yapılan barış antlaşmasıyla bitmesinden sonra, Macaristan'da Avusturya'ya karşı isyan edip tekrar Osmanlı Devleti himayesini isteyen Tökeli İmre (Emeric Thökely), Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından Orta Macaristan Kralı ilan edildi.

Macarların lideri konumuna gelen Tökeli İmre, Avusturya kralı I. Leopold'a karşı direnişe geçti. Tökeli'nin Osmanlılardan yardım istemesi üzerine, bunu fırsat bilen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa viyana'yı kuşattı(14 Temmuz 1683).

60 gün süren kuşatma sırasında viyana'ya 18 büyük yürüyüş gerçekleştirildi. Ancak büyük ve son saldırı için Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sürekli bekliyordu. Bu arada Papanın çağrısı üzerine Lehistan Kralı Jan Sobiyeski viyana'nın yardımına yetişti.

http://www.gbg.bonet.se/osmanli/savaslar/2.viyana.htm
Düşmana 80 bin kişilik ordusuyla büyük moral ve güç kazandıran Lehistan Kralının gelmesiyle, Osmanlı Ordusu iki ordu arasında sıkıştı. Kırım kuvvetlerinin yeterli gayreti ve mücadeleyi göstermemesi üzerine, Osmanlı ordusu dağıldı ve büyük bir bozguna uğradı; ordu hızlı ve düzensiz şekilde Belgrad'a doğru geri çekildi.

İkinci viyana Kuşatması'ndaki başarısızlık Sultan Dördüncü Mehmed'in Merzifonlu Kara Mustafa Paşaya olan güvenini sarsmadıysa da, düşmanları sadrazamı başarısızlığın tek sorumlusu olarak gösterdiler. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Belgrad'da idam edildi. Yerine Kara İbrahim Paşa sadrazamlığa getirildi.

viyana önlerinde bozguna uğrayan Osmanlı Ordusu geri çekilince düşman kuvvetleri Macaristan girdi. Sırasıyla Vişgrad (18 Haziran 1684), Uyvar (19 Ağustos 1685), Budin (2 Eylül 1686) kaleleri Avusturyalıların eline geçti. Diğer taraftan Venedik, Avusturya ile anlaşarak Osmanlı Devleti'ne karşı cephe açtı ve adaların bazılarını ele geçirdi. Venedik Yunanistan'da Patras, Korent, İnebahtı, Mizistre gibi önemli kalelere ve son olarak Atina'yı ele geçirdi (25 Eylül 1687).

İkinci viyana Kuşatması'nın Osmanlı tarihinde önemi büyüktür. Şimdiye kadar bu denli büyük bir yenilgiye uğramayan Osmanlı Devleti artık gerilemeye başlıyordu. İkinci viyana Kuşatması'ndan sonra Avrupa Devletleri Türkleri Avrupa'dan çıkarma umuduna kapılıp kutsal ittifakı kurdular.

Avusturya ve Venedik'e karşı alınan mağlubiyetler ve önemli kalelerin kaybedilmesi Osmanlı Devleti'nde büyük yankı uyandırmıştı. Ordu da isyanlar başladı. Askerler başarısızlığının sebebi olarak Sultan Dördüncü Mehmed'i suçluyorlardı. Askerlerin isteği ile sadrazam olan Siyavuş Paşa, bütün devlet adamlarının hazır bulunduğu bir toplantıda Sultan Dördüncü Mehmed'in tahttan indirilerek yerine Şehzade Süleyman'ın tahta geçirilmesine dair bir karar aldı. Sultan Dördüncü Mehmed 8 Kasım 1687 tarihinde tahttan indirildi.

http://www.os-ar.com/modules.php?name=Encyclopedia&op=content&tid=501139&query=viyana
1. VIYANA KUSATMASI

Mohaç'ta Macaristan ordusunu tamamen imha edip bölgeyi Osmanli Devleti sinirlari içine katan Kanunî Sultan Süleyman Han, savastan sonra Budapeste' ye gelip Macaristan'in yeni statüsünü tesbit etmisti. Buna göre Macaristan, Osmanli Devleti'ne bagli bir krallik olarak bilinen ve Mohaç muharebesine katilmayan Transilvanya (Erdel) voyvodasi Zapolya'ya verilecekti. Nitekim Kanunî Sultan Süleyman Han 16 Ekim 1526'da Macaristan tacini Zapolya'ya veren târihî fermanini imzaladi ve Budapeste'de Macaristan tahtina geçirdi. Kuzeydogu Macaristan'da Tokay sehrinde toplanan Macar diet (asiller) meclisi Zapolya'yi kral tanidi. Macar kralliginin Bohenya tacina bagli olan ve Osmanli ordularinin girmedigi Bohenya, Moravya, Slovakya ve Silezya gibi ülkeler ise, Mohaç'ta öldürülen Macar krali Layos'un karisi ve ispanyaAlmanya imparatoru CharlesOuint'in kardesi olan Avusturya arsidükü Ferdinand'da kaldi. Kanunî Sultan Süleyman istanbul'a döndükten sonra harekete geçen Ferdinand, Bratislava'da Osmanlilara karsi olan asillerden tesekkül ettirilmis bir diet meclisi toplayarak kendini Macaristan ve Bohenya krali îlân ettirdi. Agabeyi Ispanya Almanya imparatoru CharlesQuint' in de destegini alarak iyice güçlenen Ferdinand, Tokay meydan muharebesinde Zapolya'yi yenerek Budapeste'yi (Budin) almis ve Macaristan'in büyük bir kismini ele geçirmisti. Bunun üzerine Zapolay, Kanunî Sultan Süleyman Han'dan yardim istedi.

Kanunî Sultan Süleyman Han, Mohaç zaferi ve kiliç hakkiyla zaptettigi genis Macaristan ülkelerinin Alman asilli bir hükümdarin eline geçmesine müsâde edemezdi. Bu, Osmanli Devleti için vahim neticeler dogurabilirdi.

Kanunî Sultan Süleyman Han sefer hazirliklariyla mesgulken, Macaristan'dan fethedilen arazinin geri verilmesi karsiliginda baris yapmak istegiyle Ferdinand'in elçileri geldi. Fakat Almanlari, Budin ve Macaristan' dan çikarip atmak, Ferdinand'a gözdagi vermek, bulunabilirse, Alman ordusunu yakalayip yok etmek arzusunda olan Kanunî Sultan Süleyman Han, o zamanin âdetleri geregi elçileri tevkif ettirdi. Hazirliklarini tamamladiktan sonra serbest birakip savas için yola çiktigini söyleyip Ferdinad'a gönderdi.

10 Mayis 1529'da istanbul'dan hareket eden Süleyman Han, 20 Haziran'da Sofya'ya ve 18 Agustos'da Mohaç ovasina ulasti. Zapolya da 6000 Macar askeri ile orduya katildi ve burada Pâdisâh' in elini öpmekle sereflendi. Eylül' de Budin'i kusatan sultan Süleyman Han, teslim teklifinin reddedilmesi üzerine siddetli bir muhasara savasina basladi. 8 Eylül'de kale kapilarindan biri ele geçirilip umûmî hücum baslatilinca, ümit kalmadigini anlayan müdâfiler, hayatlarina dokunulmamak sartiyla kaleyi teslim ettiler. Kisa zamanda gösterilen bu muvaffakiyet karsisinda, Osmanli hâkimiyetine daha fazla karsi duramayacagini anlayan Bogdan voyvodasi besinci Petro Raves de ordugâha gelerek bir tâbiiyyet andlasmasi imzaladi. Elbasan sancakbeyi Hasan Bey'i Budin'de muhafiz birakan Kanunî, 12 Eylül' de Macar taht sehrinden ayrilip viyana üzerine yürüdü. Bu arada Ferdinand'in adamlari tarafindan kaçirilmak üzereyken izvornik sancakbeyi Sultanzâde Bâli Bey' in ele geçirdigi meshur Macar taci, yeniçeri sekbanbasisi tarafindan Zapolya'ya giydirildi.

Kanunî Sultan Süleyman Han, 22 Eylül'de Almanya sinirini geçti. Ertesi gün Bâli Bey'in kardesi Semendire sancakbeyi Sultanzâde Mehmed Bey, Alman öncü kuvvetlerinin büyük bir kismini viyana'nin on bes kilometre güneydogusundaki Bruck kasabasi yakinlarinda imha etti. Esir edilen Alman kuvvetleri komutani Christophe Von Zedlitz ve alti general Sultan'a gönderildi. 27 Eylül'de viyana önlerine gelen ordu-yi hümâyûn, hiristiyanligin en büyük devleti olan Alman imparatorlugu'nun baskentini muhasaraya basladi.

Kanunî Sultan Süleyman Han, 120.000 kisilik bir orduyla Budin' den ayrilip viyana üzerine yürüdügü haberi duyulunca, sâdece Almanya'da degil, bütün Avrupa' da müthis bir telas ve korku baslamis, Türklerin gelisi karsisinda, o sirada had safhada olan mezhep mücâdeleleri bile bir tarafa birakilarak, viyana'ya yardim kampanyasi açilmis ve Avrupa'nin her yerinden muhtelif milletlere mensup yardim kuvveti akin akin gelmeye baslamis, hattâ muhâsaradan biraz evvel bu kuvvetlerin büyük bir kismi kaleye yerlesmisti. Osmanli ordusunun hasmetinden büyük bir korkuya kapilan Ferdinand, alelacele sehri terkederek kaçmis, yerine ihtiyar ve tecrübeli bir asker olan, Kont Nicolos Von Salm'i kale komutani olarak birakmisti. Müdâfaa hazirliklarina baslayan Kont Salm de, Türk ordusu gelmeden viyana yakinlarindaki mahalleleri tamamen yakip yikmis, birinci istihkâm hattindan yirmi adim içerde ikinci bir istihkâm insâ etmis, Tuna sahillerine kaziklar diktirerek müdâfaa için gerekli tedbirleri almisti. Osmanli humbaracilarinin yakici te'sirlerinden korunmak için evlerin ahsap çatilarini yiktirmis, top güllelerinin te'sirini azaltmak için de, sokaklarin kaldirimlarini söktürmüstü. Ayrica iki ay yetecek kadar erzaki te'min edip, sehirdeki sivil halki disari çikarmisti.

Kanunî Sultan Süleyman Han, viyana'ya gelirken hiç bir zaman kaleyi alma gayesini gütmemis, istedigi zaman bunu gerçeklestirebilecegini göstererek göz dagi vermek istemisti. Üstelik yeni fethedilmis olan Macaristan'da islâm idaresi tam yerlesmeden viyana'nin da alinip askerin çok genis bir alana yayilmasi, stratejik bakimdan hatali olurdu. Kisin yaklasmasi kale çevresinin yogun yagmurlar sebebiyle bataklik hâline gelmis olduguna aldirmadan kaleyi kusatmisti.

Kaleyi muhasaraya baslayan Kanunî Sultan Süleyman Han, on yedi gün boyunca döverek, sehrin surlarini iyice tahrip etmisti. Bu sirada bir Osmanli güllesinin isâbetiyle kale komutani Kont Salm de öldürülmüstü. Çevreden aldigi istihbaratlar sonunda viyana'ya yüzelli kilometre uzaktaki Linz'de Alman ordusunun da Osmanli ordusunun karsisina çikmayacagi anlasilinca, CharIesQuint'e verilen cezanin yeterli olduguna kanâat getiren Kanunî Sultan Süleyman Han, orduya muhasarayi kaldirma emrini verirken, çesitli beyler kumandasindaki akinci kuvvetlerini akina göndererek,Avusturya, Güney Almanya (Bavyera), Muravya, Bohenya. Slovakya, Silezya (simdiki Çekoslovakya) ve Slovesya gibi Alman Imparatorlugu'na bagli ülkeleri bastan basa çignetti. 16 Ekim'de viyana önlerinden hareket eden ordu-yi hümâyûn, 25 Ekim'de Budin'e 16 Aralik'ta da istanbul'a döndü.

http://www.os-ar.com/modules.php?name=Encyclopedia&op=content&tid=501135&query=viyana